Tüm yurt sathında devam eden yan ödemeleri ve iş riskini protesto eylemleri, ülke çapında bazı gazetelerde çeşitli sütünlarda yer almış, bazılarında ise hiç yer almamıştı. Hürriyet gazetesinin birinci sütünden verdiği ''Assubaylar yan ödemeleri az buldu'' haberi tüm astsubayların tepkisini çekti. O günün gazetesi Balıkesirde astsubaylar tarafından bayilerden topluca alınarak, kamuyu yanıltıcı olan bu yayın protesto edildi.
1970 mezunu, Havacı emekli astsubay Ahmet Ertekin, o günü bize şöyle anlattı...
''O gün Hürriyet gazetesinin ana sayfasının sol üst sütünunda çıkan''astsubaylar yan ödemeleri az buldu'' haberini görünce adeta çıldırdık. Haber çarpıtılmış sanki çok bir şeyler vermişlerde biz az bulduk havası yaratılarak assubaylar aşağılanmıştı. Balıkesir de ulaşabildiğimiz bayilerde ki tüm gazeteleri satın alıp gazetedeki o haberin üzerini çizerek, işin doğru yönü olan ''Assubaylar Yan ödemeleri adaletsiz buldu'' yazısını yazdık ve gazetelerin bir kısmını kendimiz dağıttık, bir kısmını da bayiye bıraktık.'' İşin gerçek yönü buydu,bir asteğmenle,bir subayla bizim aramızda adaletsiz bir yan ödeme ve iş riski planlaması yapılmıştı.
Artık bıçak kemiğe dayanmıştı.Ankara kaynıyordu. Mürted hava üssü, Etimesgut hava üssü ve Ankara genel kurmay karargahı. Tüm assubaylar başbaşa vermiş,konuşuyor,tartışıyor bu haksızlığı içlerine sindiremiyordu.Her türlü sözlü ve yazılı başvurular komutanlık makamlarınca pek dikkate alınmıyor,haklısınız ama ne yapalım,askerlik gibi sözlerle geçiştiriliyordu.
Birlik gazinolarında,uçak hatlarında.uçak hangarlarda kar kış demeden uçak uçuran,uçakların bakımını yapan ordunun çilekeş emekçileri son kararlarını vermişlerdi.Mesai boykot edilecek,mesaiye gidilmeyecekti.Bu karara karşı çıkanlar oldu.Ama karar kesindi.Diyarbakır üssüyle görüşmeler yapılmış ayni tarihte mesaiye gitmeme kararı alınmıştı.Diğer birliklerle koordine sağlanmıştı.
Ankara Mürted'te ki 4 Ana jet üs k.lğı ve Diyarbakır 2.taktik ve 8 Üs K.lığındaki Assubayların 8-9 ocak 1975 tarihinde mesai gitmeme eylemi tüm yurtta geniş yankı uyandırdı. Bu arada yurdun çeşitli yerlerinde de assubay eşlerinin yan ödemelerdeki haksızlık ve adaletsizliği protesto yürüyüşleri devam ediyordu.
Bu ara Ankara Genel Kurmay K.lığı karargahlarında görevli Kara,Hava ve Deniz assubayları da bu haksızlığa ve adaletsizliğe sessiz kalmayarak 11-14 1975 ocak tarihinlerin de 4 gün boyunca iş yerlerinde komutanlık kademelerinin tüm idari baskılarına rağmen büyük bir yüreklilik ve cesaret örneği gösterip işleri yavaşlatarak ülke çapında devam eden protesto eylemine destek verdiler.Bayrak garnizonundaki sivil memurlar dahi protestoya destek verdiler ve onlarda çeşitli cezalar aldılar.
Askeri savcılıkla açılan ilk soruşturma sonucunda 45 assubay tutuklanarak Mamak cezaevine gönderildi.
Deniz assubay 1973 mezunu assubay çavuş Agah Şakraker önderliğinde, hakkında arkadaşlarını hoşnutsuzluğa teşebbüs suçlamasıyla,178 assubay ve birlikte görev yaptıkları sivil memur arkadaşları ile birlikte 6 mart 1973 tarihinde Ankara cumhuriyet savcılığınca soruşturma sonucunda dava açıldı.
Ankarada yapılan yargılamalar sonucunda bazı astsubaylar ve sivil memurlar suçsuz bulundu, bir fiil olaylara katıldığı ve assubay eşlerinin Ankara da ki yürüyüşüne destek olup, yürüyüşteki polisle çıkan çatışmalara karıştığı ileri sürülen assubaylardan bir kısmı ordudan resen emekli edildi ve bazıları da hapis cezasına çarptırıldı.
Ayrıca bu assubay arkadaşların eşleri de 18 ocak 1975 cumartesi günü Ulustan başlayıp sıhhİye meydanına kadar yapılan Ankara assubay eşleri yan ödeme ve iş riskini protesto yürüyüşüne, çocuklarına da alarak katıldılar. Sıhhİye meydanında yola barikat kuran polisle çatışmalar oldu,polis asb. eş ve çocukların üzerine Ankara'nın buz gibi ayazında tazyikli su sıkarak joplarla saldırdı.Yürüyüş kortejinin yanında yürüyen assubaylar eşlerine polisin acımasız saldırısı karşısında onaları korumak için polislerle çatıştı,bazıları tutuklanarak Ankara Mamak askeri cezaEvine gönderildi.
8-9 OCAK 1975 MÜRTED - ANKARA
Ankara Yan ödeme ve iş riski protestolarında ilk eyleme başlayan Ankara Mürted üssündeki 269 astsubay oldu, üssün personel sayısına göre bu oldukça düşüktü.Dediğimiz gibi her birliğin,üssün konumu değişik olduğu için katılım farklı oluyordu.Ankara büyük bir şehir,otobüsler farklı yerlerden,birbirine uzak yerlerden kalkıyor, bu da kararsızları etkiliyor.toplum psikolojisine olumsuz etki ediyordu.Korkanlar çekinenler daha rahat hareket ederek mesaiye gelmiş,bunun gibi etkenlerle katılım oranı 4.ana jet üs komutanlığında düşük olmuştu.
8 ocak çarşamba günü başlayan protesto, 9 ocakta da sürdü, 2 gün mesaiye gitmediler. İsterseniz o günlerin yaşayan,o yıllar bizzat mücadelenin içinde olan,4.Ana Jet.Üs.Bakım komutanlığında görevli uçak makinisti değerli arkadaşımız 1968 mezunu Emekli hava astsubayı değerli mücadele arkadaşımız
Erhan Kolağası'nın anılarıyla o günleri hep beraber tekrar yaşayalım.

Erhan Kolağası
1 bölüm.
1975 yılında yan ödeme ve iş riski kararnamesinden sonra şoka girdik nasıl olduysa birdenbire bizde bir toparlanma oldu. Ben yanlış hatırlamıyorsam 1969 lu Münir Atikaslan ile hemen hemen tüm üssü dolaştık. Atölye şefi ve nöbetçiler hariç kimse 2 gün mesaiye gelmeyecek dedik, (bu cesareti nerden bulduk şu an bile hayret ediyorum) katılımın %90 olacağını tahmin ediyorduk. '' Ankara Mürted hava üssünde 8 ocak günü mesaiye gitmeme eylemi başladı'' 8-9 ocak günü ben, Münir ve birde soyadını hatırlamadığım Rafet isimli arkadaşım Ankara da dolaşmaya başladık. Rüzgarlı sokakta CHP parti binasına gittik kimse görüşmedi bizimle, bir tek Süleyman gençle salonda görüştük.Oradan çıktık Barış gazetesine gittik bizi bi güzel dinlediler sorunlarınızı yazacağız dediler, hiçbir şey yazmadılar hakkımızda.
Oradan yeni ortam gazetesine gittik sayın Mustafa ekmekçi ile görüştük biz görüşürken siyasal dan bir grup geldi onlarda bizi dinlediler Mustafa Ekmekçi bize hava kuvvetleri komutanı benim en samimi arkadaşım siz neyinize güveniyorsunuz dedi, hiç unutamam. Münir tabancasını çıkardı masaya vurdu ''biz her şeyimizi ortaya koyduk'' dedi herkes dondu kaldı, tek bir şey söyledi ''söz bu anlattıklarınızı köşemde yazacağım'' dedi ve yazdı. ha bu ara Temay’ada uğradık derneğimize kimse ilgilenmedi. Bizimle kimlerin katılıp katılmadığını bilmiyorduk başarılı olduğumuzu tahmin ediyorduk ve mesai ye başladık. Sayın Mustafa ekmekçinin yazmış olduğu Ankara notları büyük ses getirdi.
2. bölüm
Mesaiye başladık 10 ocak cuma ortalık sessiz sakin aslında bir şeyler bekliyoruz. Gururla üste gezindik bir süre sonra bir akşam ulusta ki postahaneye gittim telefon beklerken bir resmi jandarma arkadaş geldi.Yanına gittim. Tanıştık mevzuları konuştum arkadaş bana ''sizleri hala tutuklamadılar mı'' dedi gülerek ''yok'' dedim. Genel kurmayda da görevli imiş,'' hayret'' dedi. Meğerse bizlerin ipi çekilmiş haberimiz yok. Üste yer hazırladılar sayıyı tam hatırlamıyorum, yemekhaneydi galiba 14 gün oda hapsi verildi ilk bölüm girdik içeri. Aradan 2 gün geçti isimlerimiz okundu bakım komutanı görüşecek dendi. Bakım karargahına gittik. Aklımıza hiçbir şey gelmiyor ama bir polis eskortu tam teşkilatlı askerler ve bir otobüs hazır bekliyor. Kimse görüşmedi bizimle, otobüse bindirdiler hava kuvvetleri komutanı görüşecek dendi.
Bizi götürdüler. 17 kişiyiz öğlen yemeğine gittik. Personel yemeklerini yemiş salon bomboştu. Koridorda bizi gören herkes yön değiştiriyordu ve bizi mahkeme salonuna aldılar. Duruşmamız başladı kimlik tespiti yapılırken içeriye Hava kuvvetleri Komutanı Emin Alpkaya girdi başta hakim savcı mahkeme başkanı ayağa kalkınca hepimiz kalktık. Hiç unutmam ellerini arkaya bağladı ''göreyim bakayım kimmiş bunlar'' dedi hepimizi tek tek süzdü ''devam edin'' dedi çıktı ifadelerimiz alındı ve 17 kişinin tutuklanarak Mamak askeri ceza evine sevkine karar verildi. Şok olduk evlerimize haber vermemize bile müsaade etmediler.Akşam üzeri meşhur Mamak ceza evine teslim ettiler bizi.
Sırada Mamak günlerini yazacağım dedi ama Erhan Kolağasının kalemi burada sustu kaldı..neye,kime kızdıysa yazmayacağım dedi.Belki ilerde kızgınlığı geçerde o acı anılarla dolu mücadele günlerini anlatmaya tekrar başlar.
Ocak 1975 Erzurum İletişimin zor olduğu günler, mücadele yurdun her yanına yayılmış.Ama basın korkuyor,bize yüz çevirmiş,birkaç gazetenin köşe yazarlarından ses çıktı o kadar.Askeri baskının halkın tepesinde olduğu dönem, herkes korkuyor,askere dokunamıyor,hakkında konuşamıyor, hele kimse bizim,biz astsubayların yanında olamıyor,bunların derdi ne sorunu ne diyemiyorlardı.
Dediğimiz gibi protesto olayları sadece bu bahsettiğimiz şehirlerde ve üslerde olmuyor, yurdun diğer şehirlerinde mücadele eden assubaylar, yürüyüş yapan assubay eşleri var..ama o günün şartları, ses her tarafa ulaşamıyor..
Bakın yıllar sonra karacı bir arkadaşımız, Emekli kara kuv. asb.
Adilhan Şanlı'nın sitem dolu sözleri
''Abdullah Ağabey;
Neden Erzurum bu konularda hiç anılmaz bilemiyorum. Özellikle 1971 li olduklarını bildiğim (Çünkü benden iki yıl Kıdemli ağabeylerimdi.) ama isimlerini unuttuğum, Erzurum da Karayollarında bir apartmanın üçüncü katında gece yarıları beraber pankart yazdık.Yan ödemeleri ve iş riskini protesto etmek için toplanan eşlerimizin toplantığı yerde. Bu pankartların resimleri 9 ncu Kor.K.lıgı foto-filim Merkezince fotoğrafları çekilip,protesto için toplanan eşlerimizin sağlık karne fotoğraflarından kimlikleri tespit edilip tespit edilip ceza aldılar.

Adilhan Şanlı
Alanlarla hiç mi irtibatınız irtibatınız olmadı? Bu ağabeylerimizi unutuyoruz. İnanın içim eziliyor unuttuğumuzu düşündükçe. Bir konu daha.
Bu atılan soylu arkadaşlarımızdan biri de.. İzmir'de ikamet eden .. Muhabere.Asb.Çvş. Özdemir YEŞİLDAĞ'dır. "RE'SEN EMEKLİLER DERNEGİ " İLE İRTİBATIMIZ SÜRÜYOR. Saygılarımı iletiyor ellerinizden öpüyorum.
Bu bilgilendirme sonunda Ocak 75 platformu olarak 1975 yıllarında ki hak ve adalet mücadelemizin ön saflarında yer alan kendisiyle onur duyduğumuz değerli arkadaşımız Özdemir Yeşlidağ'a ulaştık.Kendisi halen İzmir Şöferler Derneği Başkanlığı yapıyor. Yıllardır derneğimiz TEMAD'ın el uzatamadığı arkadaşımızın bize, mesajı var..

Özdemir Yeşildağ
Tüm kalbimle geçmişte oldugu gibi bu günde onurlu mücadelemizde omuz omuzayız. Dostca selamlar. Özdemir Yeşildağ.
Bu satırların yazılmaya, anıların toparlanmaya başladığı yıllar 2011 sonrası,internet ortamında birbirimize yeni ulaşıyoruz.yıllardır kimsenin ağzından bir şey yazılıp çizilemedi.Ama her gün bir ses bir nefes aramıza katılıp olayların gerçek yüzünü anlatıyor.
Ankara ve Erzurumda bu olaylar yaşanırken ayni kıvılcım Diyarbakır 8.ana jet üssünde ve kara kuvvetleri garnizonlarında görev yapan assubay arkadaşları ateşledi.

Kani altuncu
Kani Altuncu.... Ocak 1975 olaylarlarında resen emekli bir arkadaşımız...
‘’ 75 OLAYLARI NEDENİYLE ORDUDAN RE'SEN EMEKLİYE SEVKEDİLDİKTEN SONRA, GÖREVE DEVAM EDEN ARKADAŞLARIMIZIN, BİZLERE O ZOR GÜNLERİMİZDE, ARALARINDA PARA TOPLAYIP, AYLARCA MAAŞLARIMIZI ÖDEDİKLERİNİ HİÇ UNUTMADIM, UNUTMUYORUM. ORDUDAN ATILMANIN İLK ŞOKLARINI O DOSTLARIMIZIN SAYESİNDE ATLATTIK. HEPSİNE BURADAN MİNNET DUYGULARIMLA BİR KEZ DAHA TEŞEKKÜR EDİYOR, SAĞLIK VE MUTLULUK DİLİYORUM. HAKLARINIZI HELAL EDİN DOSTLARIM. TEŞEKKÜRLER EDİYORUM.
Ahmet Koca
Ahmet KOCA .... arkadaşımızsa bu yazıya aşağıdaki yorumuyla katılıyordu.

Mürted askeri cezaevi.1976.Niyazi..Murat Altınbilek,Selim Kanat ve Ahmet Koca
Bu temenni ve dileklere aynen katılıyorum .Mürtedde o dönem ilk yatan gurup.Ahmet Koca yukardaki resimde ismini çıkaramadığım çıplak arkadaşın önündeki benim, yanımda Erol Polacanlı abimiz var.onun üstünde Attila Eldeş var.O günkü tutanaklar bende var ama becerip buraya aktaramadım, geçen Münir Atikaslan abiyle aynı bıranştaydık. Uçak motor biremze.Münir abi sıra: no 165, irfan oğlu 1950 foça 69. 32 sıra no : 56 .Erhan Kolağası mustafa oğlu 1950 Ceyhan 1 çocuklu nerimandan doğma 68 e77.sırano 190 rafet Benlioğlu cemalettin oğlu fatmadan doğma 1945 çankırı 2 çocukluamıyorum 65 -14, iyi akşamlar. daha 15 günlük evliyken hapse girdim. taksitlerimi oradan aldığım parayla ödedim. evlilere 500 bekarlara 250 taplanıyordu. tabi bizde çıktıktan sonra ayni yardımı yaptık bugün olsa yine yaparım.

Hayri Yaşar
Hayri Yaşar
Bu iddianameyi bende saklarım hala..O günlerin tek anısıdır, elimde başka resim v.s yok maalesef. Çok sevdiğimiz arkadaşlarımızı re'sen kaybetmiştik. Ayhan abi, necdet kardeşimi okuyunca o günlere gidip geldim bir daha..Mamaktan inzibatlar eşliğinde mahkemeye gidip gelirken elimize ikişer ikişer kelepçe vurulması çok ağrıma gitmişti..45 gün iddianameyi beklemek çok zordu. Mahkeme süreci başlayınca adeta bayram etmiştik.1 yıl öğrenci 14 yılda çok severek görev yaptığım ve unutulmaz arkadaşlıklar edindiğim ankara bayrak garnizonu (GES K.lığı) en sonunda MİT'e devredildi, biz de kalbimize gömdük böylece..
Necdet TÖRE ...arkadaşımızsa o günlerle ilgili yorumu.. ‘’ 33 gün cezaevinde geçirdiğimiz günlerde maaş alamamıştık, çıktıktan sonra aybaşlarında resen emekli edilen arkadaşlar için elden para toplanıyordu, en üzüldüğüm konu cezaevine girmeyenlerden bazı arkadaşların bu yardımlara iştirak etmedikleriydi.

Mehmet Canverdi
Mehmet Canverdi (resen Emekli) arkadaşımızın ise yorumu sitem doluydu..
Ne yazık ki ben böyle bir yardımlaşma görmedim. Ankara da yaşayan bazı arkadaşlarım bile arayıp bir hatırımı sormadılar ,ve yıllarca da arayan olmadı ve bu beni çok üzmüştü . dava uğrunda yalnız kalmanın burukluğunu hep yaşadım.Eminim benim gibi aynı durumu yaşayan bazı arkadaşlarımız olmuştur.Hepsi geçti ,geçti ama nasıl geçtiğini yaşayan bilir. re'sen emekli olan her bir arkadaşlarımın yaşadıkları herhalde koca bir belgesel olur. Burada kesmeyi düşünüyordum ama bazı gerçeklerin bilinmesi için devam etmeyi uygun gördüm.Vardiya arkadaşım Yılmaz Büyüktopçu ile 1974 yılında üniversite sınavlarına girmiştik o DHMM (Mak ina mühendisligi bölümünu bende ODTÜ kimya Mühendisliği bölümünü kazanmıştım.) okumamız yasak olduğu için (güya gizli okuyorduk ) görevi aksatmaktan (21 günlük 28.tümende yatarken bir er tarafından sabah sayımı yaptırıldı . bir er tarafından sayım yaptırılması ve hatta sesini yükselt gibi uyarılarda bulunması çok ağırıma gidiyordu. Bir gece stresten burnumdan fena halde kan gelmiş ve yastığım kan içindeydi.revire çıktığım zamanda sadece ağrı kesici hap verilmişti.
Ertesi günü sabah sayımında sayımı yaptıran er '' senin sesin neden çıkmıyor'' diye tekrar saymamı istediğinde (çektiğim acıyı herhalde anlarsınız) tabii beni şikayet ettiği için görevli üst.tğm beni odasına çağırtırarak. ‘’ Burda sayacaksın ve koğuştaki arkadaşların duyacak’’ diyerek orada bekleyen er'e saydır talimatı vererek saydırmamı istedi. Ben 1..2..3 diye başladığımda ''sesin çıkmıyor tekrar say komutu''sesim çıkmıyor ve hırsımdan ağlıyordum.
Ben bir rütbeliyim bana bir er'in yanında saydıramazsınız dediğimde, ''er'e dönerek sen koğuşun kapısına git duyup duymadığını bana söyle ve tekrar say komutu sesimin çıkmaması üzerine seni hücreyemi atmamı istiyorsun'' dedi.Hasta olduğumu birgün önce şiddetli bir burun kanaması geçirdiğimi söylediğimde, seni özellikle takip edeceğim bir iki gün sonra sesini tekrar duyacağım diyerek beni bırakmıştı.
28 tümene girdiğimde oğlum yürümüyordu. Eşim ziyaretime geldiğinde oğlumu yürürken gördüğümde bütün acılarım bir anda yok olup gitmişti. Şimdilik bu kadar..
Haftaya astsubay eşlerinin özlük haklarıyla ilgili olarak Yürüyüş esnasında çekilen benim ve Muh.Astsb Ömer Erdoğmuş'un hamile eşinin çekilen fotoğrafları üzerine bizi odasına çağıran Şefik yarbayın üzerine koca cüssesiyle üzerine yürüyen sevgili dostum Ömer Erdoğmuş'la yaşadıklarımız.Kendisine buradan selam ve sevgilerimi yolluyorum. Ömer abiye ben de selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Mehmet Canverdi..
Ahmet Dönmez
Yatakların çarşafları ve yastık kılıfları kirden muşamba gibi olmuş ranzalar.
Mehmet Yardımile beraber 30 kişilik koğuştaydık. Arkadaşların çoğu denizciydi. 30 günden sonra operatör durumunda olan arkadaşlar kimisi re'sen emekli edildi, kimisi tahliye oldu. Şef durumunda olanlar ikişer kişilik hücrelere gönderildik. Ben
Mehmet Kodak'la aynı hücredeydim. 15 gün burada kaldık. toplam 45 gün. Bizler için bir değişiklik bir deneyim oldu..
Hv asb.Ayhan Sonçağ arkadaşımızında anlatacakları vardı..(resen emekli)
Biz Mamak'a giden en son postaydık. ( ÖMER ERDOĞMUŞ VE 6 ARKADAŞI ) diye yaftalamışlardı. Canverdi dostuma yapılanların bire bir şahidiyim. İçeri girdiğimizde rütbelerin sökülmesi ve bir er tarafından kafalarımızın 1 numara ile traş edilmesi gerçeklerini de yaşadık. Hey gidi günler hey. Sıkıntının, cefanın daniskasını yaşadık ama bu güne kadar onurumuzla dimdik yaşadık. Peki, birçok arkadaşımızı şahsi çıkarları için ispiyonlayan, yalancı şahitlik yapan bazı meslektaşlarımız ve sivil memurlarımız başlarını yastığa koyduklarında rahat uyuyabildiler mi? Emekliliklerini huzur içinde geçirebiliyorlar mı? Hani merak ettim de!.. Ayhan Sonçağ ...
Ve
Ayhan Sonçağ abimiz devam etti..
Sevgili arkadaşlarım
Yukarıdaki yorumları okuyunca bende izninize sığınarak birşeyler yazmayı düşündüm, Öncelikle kendimi tanıtayım. Ben Ayhan Sonçağ 1968 hv.muhabere assubayıyım. Bende Kani ve Ömer arkadaşlarım gibi Ankara Bayrak Garnizonunda çalıştım. Bende eşlerimizin hak arama yürüyüşleri ile ilgili resen emekli edildim. Bu gün de olsa yine hiç çekinmeden meslektaşlarım için aynı şekilde hareket ederim ve hiçte pişman değilim.
Bizler bu evrede yukarıdaki arkadaşlarımın belirttiği gibi mamağa götürüldük biz on kişilik bir guruptuk ve gurubun en kıdemlisi ben olduğum için içeride tekmili yani sayımı ben veriyordum. Bir gün yine sayımda bir üsteğmen sayımı alıyordu. Bana ''sayım iyi olmadı, bir daha sayın'' dedi. Bende sayımı doğru yaptık sayımı tekrarlamıyorum dedim. Buna karşılık üsteğmen eğer sayımı tekrarlamıyacaksan seni aşağıya hücreye atarım dedi. Bende ''ne yaparsan yap tekrarlamıyorum'' dedim ve bir seyde yapamadı. Bunları yazmaktan maksadım biz haksız yere içeriye girmişiz bu üsteğmen efendi bizlere hala baskı yapacak yok öyle şey zaten onbeş gün doldu ve bizler tekrar bayrak garnizonuna getirilip faşist Mükerrem İnceoğlunun verdiği raporlarla resen emekli edilip sokağa bırakıldık. Eğer başınızı bizim dertlerimizle ağarttıysam kusura bakmayın hepinize saygılar.
Necdet Töre arkadaşımızın o günlerle ilgili söyleyecekleri vardı.
Saygıdeğer başları dik duran büyüklerim Mehmet Canverdi, Kani Altuncu ve Ayhan Sonçağ ın anılarını Mamak 28 . tümen cezaevinde yaşayan biri olarak tekrar anılarımı tazeledim. Bizlerin 1975 olaylarındaki eylemlerimiz dolayısı ile kazandıklarımız bu günkü mücadelemize ışık olmaktadır.
Sizler ile ne kadar gurur duysak azdır.Sizlerin çektiklerinizi tahmin ve bildiğim için karşısında saygı duyuyorum. Saygılarımla.

Necdet Töre
Necdet Töre .
1975 yılında yargılandığımız olayların iddianamesi (21 sayfa) ve Askeri Yargıtay kararı (6 sayfa) Grubumuz FOTOGRAFLAR Bölümünde "1975 Ankara-Bayrak İddianame ve As.Yargıtay Kararı " adlı albümünde vardır. Görev yaptığımız birliğimizdeki olaylar nedeni ile Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının 1975-96 sayılı, 1975-191 esas , 1975-74 karar ve 6 Mart 1975 tarihli iddianamesi ile 177 kişi ( 45 KKK, 31 Dz.KK, 24 Hv.KK mensubu Assubay ,77 Svl.Me.) "BİRLİKTE KARAR ALARAK GÖREVİ KASTEN AKSATMAK VE BU KARARA FİİLEN UYMAK" isteği ile yargılanmak üzere mahkemeye verilerek T.C.K.nun 236/1-2, As.C.K.nun 34 ncü maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarımız ile yargılandık 45 (assubay) arkadaşımız hemen tutuklandık. ve 33 gün ile 45 gün arasında Mamak Askeri Cezaevinde kaldık. Nahit Töre Mahkeme sonunda 45 Assubay arkadaşlarımla 52 Svl.Me. (Kendilerini ilgilendirmediği bir konu olduğu halde bu yapmak istediğimiz olaya gönüllü olarak katılan canımız gibi sevdiğimiz SİVİL MEMUR kadrosunda çalışan SİVİL Memurlardır) arkadaşımız 2 ay Ağır hapis ve 200 TL. ağır para cezasına çarptırıldık,ve rütbe alma tarihlerimiz 1 sene sonra olmak üzere devam etti.
Ankarada,Mamakta o kadar çok anılar varki,sayfalaru dolusu kitap olur..lütfen arkadaşlar yazalım..gelelim Diyarbakıra..
8-9 Ocak 1975 - DİYARBAKIR
Kolordu cezaevi.
Ankara da ki mesai gitmeme protestosu, ayni gün Diyarbakır da da 546 astsubay arkadaşın katılımıyla gerçekleşti. Olay öncesi eylem kararı birliklerde,uçak hatlarında,bakım hangarlarında,gazino ve ordu evlerinde bir araya gelen assubaylarca tartışıldı.Yan ödeme ve iş risklerindeki adaletsizlikler dile getirildi.Ama sonuç sıfır, ne emeğe ne insanlığa saygı,hani biz aileydik, hani biz bir bütündük, astlarımızı üstlerimizi sevelim diyorduk.Hepsi nutuklarda kaldı,20 senelik bir assubayla bir asteğmen ayni kefede.
Sabah saatlerinde şehirden ve lojmandan kalkan mesai araçlarına hiç kimse binmedi, üssün tüm faaliyetleri durdu.Filolar normal uçuş proğramlarını uygulayamadı.Komuta kademesi,merkez komutanlığı,istihbarat subaylığı alarma geçti.Personel ikna edilmeye çalışıldı. Mesai araçlarına nöbetçiler dışında kimse binmedi.
Ocak 1975 Astsubayların Türk silahlı kuvvetleri bünyesinde hak ve adalet arayışları için,ezilmeye baskı ve zülme karşı yapılan büyük mücadelelerinden biridir.yani Mayıs 1970 den sonra 2.büyük mücadele eylemidir.
Ne yazık ki şimdiye dek geçen süreç içinde biz bu haklı mücadelemizi yazıp anlatamadık, yeni nesillere anlatamadık,biraz eğitim alan üniversite bitiren kendini yetiştiren arkadaşlarımız,mühendis ,avukat, subay oldu içinden çıktığı sınıfını unuttu, kariyer sahibi, etiket sahibi oldu,ve bir daha geriye dönüp bakmadı, astsubaylıkta geçen yılları,bu mesleği kendi hayalleri için sadece sıçrama tahtası olarak gördü.
Hiç bir şey yapılmadı demek,hiç bir şey yazılmadı demek hata olur,bu zümre içinde ne kadar vurdum duymaz bananeci,asalak varsa o kadarda bu meslek için bu sınıf için çalışanlarda vardı.son yıllardaki iletişim teknolojisinin gelişimi,yaptığım araştırmalar sonucunda çok değerli yazar çizer arkadaşlara ulaşma olanım oldu.Birileri bir yerlerde bir köşede bu toplum için bir şeyler yapıyor, mücadele ediyor demek ki.
Sayın
Hüseyin Savcıda bu değerlerden biri, ne yazık ki elimizde onunla ilgili pek kaynak yok, Sayın Hüseyin Savcı 2008 Yılında
www.emekliassubaylar.org sitesinde 1974-1975 Astsubay Onur Mücadelesini yaşayanların anlatımıyla aktaran bir yazı dizisine başlamış, ancak ilk bölümünü yayınladıktan sonra, siteden ve Astsubay platformlarından ayrıldığı için dizi devam etmemiştir.
Astsubay
Abdullah Zengin'in o günler ile ilgili yazar Hüseyin Savcı'yla ilgili ropörtajı ve düşüncelerini sizlerle paylaşıyorum.
.Bu yazı
www.emekliassubaylar.org .alıntıdır.
DİRENİŞ VE ONUR
Biz acılarını, sevinçlerini içine gömen, içe dönük bir toplumuz. Dar gelirli aile çocuklarıyız çoğumuz. Dönüp baktığımızda arkamızda destek olacak birilerinden çok, destek olmamız gereken birileri vardır hep.
Kanunların bize karşı “adil” olduğunu düşünmememiz için çok fazla nedenimiz olmuştur. Bazen kanunlar hakkımızı teslim etse de, başka tehditler, başka yaptırımlar çıkmıştır karşımıza. Ve çoğumuz; bize verilen savunma hakkının çok ta işe yaramadığını tecrübelerle yaşamıştır.
Savunmayı veren, yani SAVCI, kararı veren, yani YARGIÇ aynı olunca savunmadan önce cezanın kesinleştiği, alacağımız cevabın “Savunmanız yeterli görülmemiştir, sizi üç gün hapis cezası ile tecziye ediyorum” olduğu başından bellidir ve hep” KİŞİYE ÖZEL bir sarı zarf” içinde kendi meslektaşımız “tebliğ” etmiştir “bilinen” sonucu. Ve içimize kapanmışızdır. Suskun ve ezik! Yediğimiz ekmekten korkarak yaşamışızdır. O nedenle biz; acılarını, sevinçlerini içine gömen, içe dönük bir toplumuz.
Bu korkuların çoğunu emekliliğimize de taşıdık. Kimimiz de hatırlamak bile istemedik geçmişi. Unutmayı tercih ettik. Sustuk! Bir gün bir mucize oldu, bu suskun toplum tepki gösterdi. Ayağa kalktı, konuştu. Her şeyi göze aldı. Haksızlığa karşı durmak için “Parmağını kanuna uzattı, buyur kes! “ dedi. “ Ben haksızlığa hayır diyorum, kanunun kestiği parmak acımaz” dedi.

Diyarbakır kolordu Cezaevi 1975
Yıl 1975, 8 - 9 OCAK, Askeri SAVCILIK iddianamesine “Sanık Asb.* Osman… Ve 530 arkadaşı hakkında 8 - 9 Ocak 1975 günleri sözleşerek firar suçunu işledikleri AS. C. K’NUN 70/1-4, 73' NCÜ maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına…” şeklinde yansıyacaktı.
*Buradaki Asb. Kısaltması aynen iddianamede geçtiği şekliyle yazılmıştır. Neden Assubay diye soran arkadaşların dikkatine sunulur. Ne yazık ki bu “Mucize Duruş” eski bir efsane olarak kalmıştır. Yazılı belgeye dönüşmemiş, genç kuşaklara aktarılmamıştır. Unutulmaya yüz tutmuştur.
Bu dizi röportajın hazırlanmasındaki amaç, geçmişten geleceğe bir yazılı belge bırakmaktır. Yaşanan her türlü olayın en ince ayrıntısına kadar kitaplaştığı, filmlerinin yapıldığı ülkemizde, 530 sanıklı ve birçok insanın hayatının akışını değiştiren bir davanın unutulmaya yüz tutmasına gönlümüz razı olmadı. O dönemde büyük acılar çeken ve bedel ödeyen saygı değer meslektaşlarımızı saygıyla hatırlamak, hatırlatmak istedik!
BİRİNCİ BÖLÜM:
Cumhuriyet tarihi boyunca dahi, Assubay toplumunun geçmişi ile ilgili fazla bilgi-belge yok. Anlatılan bazı önemli olaylar da çoğu kez belgeye dayandırılarak yazılı hale getirilmemiştir. Okuma kültürünün pekte yaygın olmadığı toplumumuzda Assubaylık mesleğini seçen genç arkadaş, tamamen çevrede gördükleri, duydukları, daha çok ta ekonomik zorlukların sürüklemesi ile meslek seçip, Assubay olmaktadır. 1000 yıllık devlet geleneği içinde, fetihlere dayalı bir imparatorluk, daha öncesinde yine savaşçı ve sürekli yönünü batıya dönmüş bir ulus için asker hep öncü ve belirleyici olmuştur. Asker bir ulusuz. Ama asker denilince, nedense, sadece subay ve er-erbaş anlaşılmıştır. Kısacası Mehmetçik ve Subay. Orduların modernleşmeye başlaması ile birlikte “teknik bir sınıf” oluşmaya, Assubayların işlevi ve önemi de aynı paralelde artmaya başlamıştır. Modern ordularda artık Assubay, her türlü teknik ihtiyaca cevap veren, aynı zamanda idari konularda da hizmet veren “orta düzey” yönetici konumuna gelmiştir.
Yani Assubayın görev alanı yalnızca teknik düzeyde değil, aynı zamanda “idareci” ve “yönetici” konumunda da sürmüştür. Subay, pilotluk gibi, mühendislik gibi, doktorluk gibi bazı dallar dışında sadece üst “düzey yönetici “ konumundadır.
1960 yılı kim ne derse desin, Türk Silahlı Kuvvetleri için dönüm noktasıdır. TSK Sadece İhtilal değil, kendi içinde de bir takım değişiklikler yaşamıştır. OYAK kurulmuştur. Silahlı Kuvvetlerin ekonomik konulara ilgi duymasının bir göstergesidir OYAK. Bu tarihe kadar yarbay ile veya kıdemli binbaşı ile eşit seviyede maaş alan, pilotluk yapabilen Assubaylar bu tarihten itibaren hak kaybına uğramaya başlamışlardır. Bu hak kayıpları artarak devam edecek, Assubaylar arasındaki hoşnutsuzluğun etkisinin artmasına bağlı olarak sınıf bilinci gelişmeye başlayacak ve ilk kez 1971 yılında Assubay eşlerinin yürüyüşü ile de iyice su yüzüne çıkacaktır.
Bu tarihe kadar Assubay eşlerinin bu tür bir protesto mitingine katılmasının önünde yasal bir engel yoktur 1970’li yılların özellikle son yarısına doğru artık iyice politize olmuş bir Türk Toplumu vardır. Polisler POLBİR-POLDER olarak bölünmüş, öğretmenler bölünmüş, solcular kendi aralarında, sağcılar
kendi aralarında, aynı siyasal yapı içindeki fraksiyonlar kendi aralarında bölünmüş, fikir bazında görünen bölünmeler her nasılsa çözümü silahlarda aramıştır.
Assubaylar da bu siyasi iklimden etkilenir, ancak; belki de, diğer toplum kesimlerinden farklı olarak, ilginç bir biçimde bölünme değil, aksine “birleşme” yolunu seçerler. Bu gerçekten incelenmesi gereken çok ilginç bir sosyolojik bir olgudur. Bardak, 1975 yılında çıkarılan yan ödeme kararnamesi ile taşar, özellikle Hava Kuvvetlerine bağlı Assubayların yoğun olarak bir arada yaşadıkları yerlerde, eşleri ve bizzat kendileri bir takım eylemler gerçekleştirirler.* *Sayın Mustafa SEVİMLİ o döneme ait “teknik” detayları bu sitede paylaşmıştı.
Bu nedenle bu dizi-röportajda teknik detaylara girilmeyecektir. O günleri yaşamış bir meslektaşımızla, Sayın Abdullah ZENGİN’LE o günleri konuşmak istedim. Röportajın ilerleyen dönemlerinde başka meslektaşların aktaracakları şeyler mutlaka olacaktır.
Bu röportaja yorum kabul edilmeyecek, ancak gönderilen yorumlar, bilgiler, belgeler, röportaja monte edilecek, akış içinde kendi isimleri ile verilecektir. Arkadaşlarımın desteğine, katkısına ve hoş görüsüne ihtiyacım var. Ve de hatalarım için.

abdullah Zengin
-Hüseyin Savcı:
Sorulara geçmeden önce genel kapsamda neler anlatmak istersiniz?
-Abdullah Zengin:
Türkiye’nin geleceğine sahiplenmek adına, çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız mirasın başında adalet mekanizmasının kusursuz işlemesi lazım. Çifte standart, toplum tarafından tepki ile karşılanan, kargaşa yaratan bir davranıştır. Sistemin asıl amacı (Kimi Emperyalizm, kimi Kapitalizm, teokrasi, Ağalık der sistemler için), toplumların eğitimlerini, sosyal gelişmelerini engellemek ve bunun üzerinden alabildiğince Rant sağlamaktır. Sayın Savcı burada şunu ifade etmeliyim ki bu konu çok detaylı ve tartışılan bir konu ancak bir cümle ile izah etmemi mazur görün, emeğin, işçi sınıfının Kapitalizmin tarihçesini ve işleyişini çok iyi irdelemek lazım ki bunlara cevap bulabilelim.
Maslow’un insan davranışları üzerindeki çalışmalarını hepimiz biliriz.
1. aşamada birey önce yeme-içme gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar, sonra barınma gelir, sosyalleşme, moda, öne çıkma, kendini ispatlama ve iz bırakma gibi davranışlar sırasıyla devam eder. Assubaylar birinci aşamayı halletmekle meşguldür, diğer aşamalara geçme şansları yoktur çünkü sistem tarafından engellenmektedir, Assubayların sosyal haklarının verilmesi, yaşam standartlarının yükseltilmesi sistem için kabul edilebilir değil. Çünkü hem pasta dilimleri azalacak hem de ülke yönetiminde söz almak isteyeceklerdir, yaşam standardı yükselen kişi düşünecek, yorumlayacak, sorgulayacak ve en sonunda hesap soracaktır. Özetle durum bu, Assubaylara az eğitim, az para, buna paralel az düşünce…
- Hüseyin Savcı:
Örgütlenme nasıl oldu?
- Abdullah Zengin:
Spontan (kendiliğinden oluşan hareket, halk hareketi) bu kelimeyi kullandığım için lütfen bağışlayın ama şu var ki bazı kelimeler tam yerine oturuyor.
Örgütlenme diye bir çabamız olmadı olay kendiliğinden oluştu. Her ne kadar 75’yıllarda bazı çalışmalarımız oldu ancak illegal olmasının farkına varmamız nedeniyle iptal ettik.
Diyarbakır 2.Tak. Hv. Kv. Misafirhanesi yaklaşık 150 yatak kapasiteli ve burada genellikle bekâr Assubaylar kalır, beraber yer içer gezer ve eğlenirler, yazılı olmasa bile gizli bir birliktelik zaten mevcut.
Hüseyin Savcı: 2 Tak. Hv. K.K.lığından 530 Assubayın eyleme iştirak ettiği iddianamede yer alıyor, internet yok, cep telefonu yok, hatta normal telefonun bile çok lüks olduğu bir dönem.
Nasıl organize oldunuz? Nasıl haberleştiniz?
-Abdullah Zengin:
O dönemdeki Hükümetin çıkardığı adaletsiz bir düzenleme bu işin başlangıcı oldu. Muhabereci olmamız nedeniyle her yerle görüşme imkânımız vardı, bağlı birliklerle gerekli koordinasyonu böyle sağladık, Misafirhanedeki bekâr Assubaylar zaten gruplar halinde bu haksızlığa çözüm arıyordu. Misafirhanede 06 Ocak 1975 tarihinde gece toplanmaya karar verdik.
Aldığımız karar gereği; 1-07-08 Ocak 1975 Tarihinde nöbetçiler hariç mesaiye gidilmeyecek, gidenler de işi yavaşlatacaktı.
2-Assubayların Sosyal hakları ve istekleri liste halinde Hürriyet gazetesinin Diyarbakır bürosuna verilecekti.
3- Konu gizli tutulacak ve üst amirlerle gereksiz polemiğe girilmeyecekti.
4-Personeli almaya giden otobüslere gruplar halinde binilecek, mesaiye gelecek Assubayları ikna etme yoluna gidilecekti.
Hüseyin Savcı :
Bir planlama söz konusu muydu, eylem süresi vs, yani baştan belirlenmiş miydi her şey?
Abdullah Zengin:
Planlama yukarıdaki gibi oldu, herhangi bir lider söz konusu değildi, kıdemli-kıdemsizler vardı.

Diyarbakır askeri cezavi.1975
Yukarıda planlanan uygulama aynen hayata geçirildi. Olay günü birlikten personeli almaya giden otobüslere gruplar halinde bindik, Ofis semti hariç bütün mahallerden Otobüsler boş döndü. Görev yerim Bağlar semtinin Fatih Caddesi idi, sakin geçti mesaiye gitmeye çalışan iki meslektaşımızı ikna ederek evlerine gönderdik. Ofis semtinde arkadaşlar meslektaşlarımızı ikna edememiş nahoş hadiseler çıkmıştı.
Mahkemede bu olaya karışan arkadaşlarımız maalesef lider sıfatıyla yargılandı ve biri (belki de evli olduğu için) hariç diğerleri Re’sen emekli edildi.
Hüseyin Savcı:
Bugün yaşananları değerlendirdiğinizde KEŞKE dediğiniz ayrıntılar nelerdir?
Abdullah Zengin:
Keşkelerimiz, dönme imkânımız olsaydı, keşke şu önlemleri alsaydık dediklerimiz.
1-Donanımlı değildik (çoğu astsubay çvş, üçvş.).Olsaydık.
2-Evli arkadaşlarımızı hiç düşünemedik, okul okuyan çocuklarını, evde ekmek bekleyen hanımlarını, kundaktaki bebelerini hiç bilemedik. Ne yer ne içerler, kirayı kim öder, gurbet elde ana babaları da yok.
3-Ordu’dan atılan arkadaşlarımızı sahiplenemedik, köyünden kalkıp gelen o kadar arkadaşımız vardı ki, dönünce köy yerinde haklılıklarını ispatlamada çekecekleri zorlukları (Ordu’dan atılan ya hırsız, ya uğursuz imajı)

Diyarbakır askeri cezaevi 1975
-Hüseyin Savcı:
Daha sonra Hapislik süreci başladı. O süreçle ilgili ne gibi anılarınız ve bizlere ders olabilecek bilgiler paylaşabilirsin
-Abdullah Zengin:
Sonuç olarak olay sırasında ve takibenden günlerde kendi aramızda nakdi yardımlar yapıldı, bu işte bile bizim içimizden ne sütsüzler çıktığına şahit oldum. Hapistekiler için toplanan paraları zimmetine Geçiren meslektaşlarımız olunca Hava Kuvvetleri olaya el koydu ve Hapistekilere ayda 500 YTL vermeye başladı ben şahsen iki ay aldım. Almadığını söyleyen arkadaşlar oldu. Gazeteye vereceğimiz bildiriyi 2.Tak. Hv. K. Korgeneral Faruk Koralp engellemiş, 7.Kolordu Komutanı Havacılar isyan etti diye Hava Üssünü kuşatmış diye bilgiler aldık. Meslektaşlarımız olaya katılanları Vebalı gibi görmeye çalıştı, sicilinin bozulmasından, mimlenmekten korktukları için. Şu enteresan olaya bak Sayın Savcı biri boynunu İP’E uzatıyor, diğeri Sicilinin bozulmasından korkuyor.
Bu olay sırasında nişanlıydım, iki yıl sonra evlenebildim, rütbe tenzili olduğum için, neticeyi bekledim, İZMİT’E sürgün oldum, denenmek üzere Ankara’ya geldim, Belki TSK’de ilktir, üç yıl sicil alamadım, yıllarca sakıncalı personel olarak hakkımda raporlar yazıldı, iki ayı tutuklu olmak üzere 4 ay hapis yattım, kim sahip çıktı biliyor musun? Bir meslektaşım Kulakları çınlasın Yılmaz Eviner (Şu an Amerika ya yerleşti, evden pastalar börekler getirirdi, her hafta namaz farzı gibi ziyaret ederdi.)

Diyarbakır askeri cezaevi.1975
Bir de İzmit Radar Mevzi Komutanı, Albay Halit Keskin, beni hiç sevmezdi veya ben öyle algılamıştı. Kılık kıyafetime her gün bir kusur bulur, ordu pazarından aldığım gömlek, levazımdan aldığım ayakkabı, 4 yıl Diyarbakır da taktığım şapka, giydiğim bütün pantolon paçaları onun emriyle değişti, gel gör ki hapse girince haber gönderir, bir ihtiyacın var mı? Diye. Bayramlarda bir kutu çikolata, kolonya ve iki ay 500 YTL nakdi yardım.
- Hüseyin Savcı:
Son olarak bizlere ve genç meslektaşlarıma vermek istediğiniz mesajlar nelerdir?
- Abdullah Zengin:
Hapishaneler, hastaneler, kışlalar birer hayat mektebidir. Üniversitelerde okutulmaz. Acı insanları olgunlaştırır Sayın Savcı bir kardeş nasihati. Çocuklarını, evlatlarını SEV ama hiçbir zaman ACIMA, acırsan hayatta en büyük kötülüğü yaparsın, tespit ettiğim ve maalesef hata yaptığım bir olay daha, Subay, Assubay çocukları el bebek gül bebek yetiştiriliyor, hayat öğretilmiyor, iler ki yaşlara kadar destek gerekiyor.
Çok yanlış. Merak edip sormak istediğin veya eksik yanıtladığım konular varsa lütfen bildir.
Saygılarımla, Gözlerinden öperim. Kendine iyi bak.
Abdullah Zengin
NOT:
Sayın Hüseyin Savcı 2008 Yılında
www.emekliassubaylar.org sitesinde 1974-1975 Assubay Onur Mücadelesini yaşayanların anlatımıyla aktaran bir yazı dizisine başlamış ancak ilk bölümünü yayınladıktan sonra, siteden ve Assubay platformlarından ayrıldığı için dizi devam etmemiştir.
Assubay Abdullah Zengin'in o günler ile ilgili yazar Hüseyin sevcıla ilgili ropörtajı ve düşünceleri.
.Bu yazı
www.emekliassubaylar.org .alıntıdır.
abdullah inaler
OCAK 75

Mehmet Birol Menteşe
Mehmet Birol Menteşe
Diyarbakır protestolarında bir fiil bulunup,yargılanıp hapis yatan arkadaşlarımızdan o günlerle ilgili anılar..
Bizde Diyarbakır ordu evinde 11 kişi toplandık. Güya vatandaşı örgütleyeceğiz. Bize. birifing veren şerefsiz, mahkeme sırasında hemoroidim kanadı gelemedim mesaiye dedi ve mahkeme heyetinin arkasında götünü doktora gösterdi ve davadan yırttı. İşte bizler bu ve bunlar gibi şerefsizler yüzünden başaramadık. Şimdilerde de başaracağını sanmıyorum,uyduruk eylemlerle bir yere varılmayacağı malum. Batmandan 55 kişi katılır fakat o günkü meydan komutanı Binbaşı Rasim Türkmen (istihkam) mesaiye gelmeyenlerin hepsini geldi gösterir ve ceza almalarını önler.
Balıkesir 9.Hava üssünde benim ilk Bölük komutanımdır,hanımı mısır asıllıdır.
Bilgi;Gülhane tıpta kalp ameliyatında üst üste ölen 8 kişiden biridir.rahmetle anıyorum.
Bizde 7-8 ocak 1975 Diyarbakır da katıldık. 8 üs, Malatya Erhaç, Merzifon. Batman,Malatya inşaat taburu toplam 538 kişiydik. Çok az zaten genelde çok azdı onun için ezildik.düşünsenize 6 şar ay hapis.Sağlıkla kalın.
Diyarbakır kolordu cezaevi Mehmet Birol Menteşe , resimdekiler aynı fikirde olanlar sizleri selamlıyorum sağlıkla kalınız.
Not: Menteş arkadaşımızın olumsuzluk ve kararsızlıklar dolu yorumuna katılamıyacağım.Batmanda olduğu gibi bir sürü birlikte ayni durumlar yaşandı,komuta kademeleri kendilerini kurtarabilmek için birçok personeli mesaide var gösterdi, komple izin verdi. Bizlerede ifade değiştirin diye baskı yapıldı.Olay hak ve adalet arama mücadelemiz amacından saptırılmak istendi.Ama arkadaşların çoğu mücadelemize sahiplendi. 1975 yılında Bandırmada olan 301 dz.hv. filo personelinin ifadesi ise tarihi bir savunmaydı.
.Yan ödemeleri ve iş risklerini protesto için 2 gün mesaiye gelmedik.
9 OCAK 1975 MALATYA
7. Ana Jet Üs.K.da Yan ödeme ve iş risklerini protesto eylemi Diyarbakır ve Ankaradan bir gün sonra başladı, 9 0cak günü 338 assubay arkadaşın katılımıyla gerçekleşti. Olayları planladıkları tespit edilen,önder konumda olduğu belirtilen astsubaylar ilk anda göz altına alınarak Diyarbakır kolordu askeri cezavine gönderildi. Bu konuda geniş ve daha detaylı bilgiye henüz ulaşılamamıştır.

Coşkun albayrak
Coşkun Albayrak
HAZIRLIYANLARDAN ALLAH RAZI OLSUN..O GÜNLER ANLATILMAZ ,YAŞANIR....
MALATYA 550 .İS.İNŞ.TB ,DANDA 29 ASSUBAY ELAZIĞ ASKERİ CEZAEVİNE GÖNDERİLMİŞTİ ..
GÖRÜŞMEMİZ YASAKTI AMA NÖBETLERİMİZDE O YASAKLARI DELİYORDUK BİZ....
O ZAMAN İLETİŞİM ARAÇLARI YOKTU AMA BİRLİK VE BERABERLİK RUHU ÇOKTU...
SEVGİ VE SAYGILARIMLA..
Lütfen o yılları yatan arkadaşlar. yaşadıklarınızı,yazdıklarınızla yaşatın...
11 OCAK 1975..ANKARA BAYRAK GARNİZONU..
O GÜNLERDE ASKERİ SAVCILIĞIN HAZIRLADIĞI İDDİANAME
ASKERİ YARGITAY KARARI
Ankaranın ateşlediği bu hak ve adalet arama protestoları kısa zamanda tüm yurdu sardı.
Ankara 4.Ana Jet Üs K.lığında 8-9 ocak günlerinde 269 assubay,
Ankara Bayrak garnizonu 10-11 ocak günlerinde 136 assubay
Diyarbakır 2. Taktik.Hv.Kuv.K.da ve 8.ana Jet Üs K.da 8 ve 9 ocak günlerinde 546 assubay ,
Malatya 7. Ana Jet Üs.K.da 9 0cak günü 338 assubay
Eskişehir 1.Ana Jet.Üs.K. da 9-10 ocak günlerinde 245 assubay ,
Ankara 12 Hv ulş.üs.k.da 10 ocak günü 338 assubay ,
Balıkesir 9.Ana Jet Üs.K. da 13-14 0cak günlerinde 194 assubay,
Bandırma 6. Ana jet üs K.da 14-15 Ocak günlerinde de 424 Hava assubay ,
Bandırma 301 Dz .Hv.Filo K.da 14-15 Ocak günlerinde 111 Deniz assubay,
Merzifon 5.Ana jet üs.k.da 21-22 ocak günleri 146 assubay
bir fiil protesto eylemine katılarak mesaiye gitmediler.
Ve bizlerin ulaşamadığı bir sürü,kara deniz ve hava birlikleri bu protestoya destek verdi.
Bu şanlı mücadelemize katılan ve destek veren tüm arkadaşlarımıza selam ve sevgiler.
Kaybettiklerimizide rahmetle anarız.Nur içinde yatsınlar..
abdullah inaler